Death of the Outsider incelemesi
Dishonored: Death of the Outsider
Size olayların nasıl geliştiğini anlatayım… Kamaramdan dışarı çıkıp serin bir esintiyle buluşmak kafamı yerine getirdi ve Daum’u bulmam gerektiğini hatırladım. Nerede olabileceğini biliyordum ama Eyeless’larla dolu olan bu mekandan onu nasıl kurtaracağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
1920’lerin boks salonlarını andıran köhne mekanda yasa dışı dövüşler gerçekleştiriliyor ve herkes buna göz yummak zorunda kalıyordu. Daum, boks ringinin hemen yanında, bir kat altta, özel bir güç bariyeriyle sersemletilmiş halde tutulmaktaydı. Eğer o bariyer olmasa zaten eğitmenim orayı yerle bir ederdi. Kimse bariyerin kapatma düğmesini incelememle ilgilenmiyordu ve bunun nedenini de hemen öğrendim: Kutu açmak için bir anahtar gerekiyordu ve o da Jeanette’deydi. Jeanette mekanın üst katlarında, kendi odasında oturmaktaydı. Oraya ulaşmanın tek yolu olduğunu düşündüğüm iki merdiven de kapalı kapılar ardındaydı.
Ne yapacağımı bilemeden bir oraya koştum, bir oraya zıplamaya çalıştım, bir bu kapıyı zorladım, bir şu görevliyle konuşmayı denedim ama nafile; bir türlü üst kata çıkmanın yolunu bulamadım. Ben de kararımı verdim, kapıyı tutan görevliyi oracıkta öldürüverdim. Elbette tüm mekan peşime düştü… Hemen üst kata kaçtım, boruların üzerinde kendime bir yol açmaya çalıştım, beni taşlayarak öldürdüler.
Bir sonraki denememde kuytu bir odaya kaçmaya çalıştım, gelenleri tek tek haklayacaktım, onlar beni hakladı. Sonraki, sonraki derken, bir sobanın önünde dövüşmeye başladım ve voila! Enteresan bir biçimde sobanın sıcaklığı bana yaklaşan tüm düşmanlarımı sersemletip yere serdi…. İşte size bu Dishonored hikayesinin kısa bir tasviri; Billie Lurk olmak, deneme-yanılma prensibini de yanında getiriyor…
Bir başka hikaye
Adımız Billie Lurk ve bu ismi Dishonored 2’yi veya Dishonored’ın eklenti paketini oynayanlar bilmekte. Kahramanımız Daum’u kurtardıktan sonra büyük bir işe kalkışıyor ve o da Dishonored serisinin mistik varlığı Outsider’ı öldürmek. İlginç bir şekilde oyunun hemen başlarında Outsider bizi ziyaret ediyor ve kolumuzu, suratımızı çalarak bize bazı güçler bahşediyor. Üç farklı gücümüz ve silah yeteneklerimizle, Outsider’ın peşine düşüyor, ortalığı birbirine katıyoruz.
Şayet ki önceki Dishonored oyunlarının hiçbirini oynamadıysanız, bu oyun biraz garip gelecektir size ama özellikle Dishonored 2’yi oynamış olup daha fazlasını isteyenler için oyun tam olması gerektiği gibi. (İnceleme sonunda anlatmam gerekeni şimdi yazdım.) Oyun süresi Dishonored 2’nin yarısı kadar ve oynanış da Dishonored 2’yle neredeyse birebir aynı.
Farklılıklar, kahramanımızın artık Void enerjisi üzerinden büyü yapabilmesi ve bu enerjinin otomatik olarak dolması ve daha farklı güçlere sahip olması olarak özetlenebilir. Billie Lurk’ün güçleri Displace, Semblance ve Foresight olarak üçe ayrılıyor. Displace Blink’in bir benzeri lakin kullanımı biraz daha farklı. Çok da uzak olmayan bir mesafeye bir işaret yolluyorsunuz ve önünüzde bir engel yoksa, bir sonraki tuşa basışınızda karakteriniz oraya ışınlanıyor. Eğer bu noktada bir canlı varsa Bille onun içine ışınlanıp bu canlıyı patlatıyor ve kendisi de biraz hasar alıyor. Semblance ile Arya Stark’ın yüz çalma operasyonunu gerçekleştiriyoruz ve Foresight ile de belirli bir süre ruhani bir forma dönüşüp etraftaki nesneleri, düşmanları ve özellikle Bonecharm’ları görüntüleyip işaretleyebiliyoruz. Billie’nin güçleri saldırı odaklı değil ve bu da bizi bolca silah kullanmaya ve gizlenmeye itiyor.
Barmeni kaçır, parayı kap
Ana görevlerimizin yanında Contracts adında, yer altı satıcılarının bulunduğu yerden alınabilen yan görevlerimiz bulunuyor. Bunlar bize para ve başka hediyeler olarak geri döndüğünden ve oyuna iyi bir hava getirdiğinden kaçırılmaması gereken unsurlar. Görevlerin nihai sonucunda ne istendiği bize açıklanırken, bu görevleri nasıl yapacağımızsa belirtilmiyor –ki olayı kendimiz keşfedelim.
Örneğin sadece üyelerin girebildiği bir bara girmemiz isteniyor. Bunu yapmak için nasıl bir yol seçeceğiniz söylenmiyor. İçeri girdikten sonra da iki tane farklı kişiyi kaçırmamız isteniyor. Bunlardan biri üst katlarda, baygın bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir diğeri de kaslı güçlü bir barmen ve o hiç de baygın değil. Şimdi eğer üst kattaki adamı kaçırmaya çalışırsanız barmen ve diğer bar sakinleri buna sinirlenip peşinize düşüyor. Dolayısıyla önce barmeni bayıltmalı, sonra herkesi temizlemeli ve ancak barmeni teslim ettikten sonra üst kattaki adamı belirtilen noktaya bırakmalısınız. (Bu işlemi denerken 3 kez falan öldüm sanırım.)
İşte Dishonored’daki güzellik bu; sizi tutorial’larla, oklarla, göstergelerle, önünüze izci köpeği gibi yapay zekalar koyarak yönlendirip durmuyor. Neyi, nasıl, yapacağınızı siz keşfediyor ve kendi yolunuzu seçiyorsunuz.
Yalnız oyunda şartsız-kuralsız bir şekilde gard alabildiğimiz için dövüşler bir hayli kolay geçiyor. Önünüze 8 tane adam çıksa bile onları durdurabiliyorsunuz. Yeni Clockwork askerleriyle baş etmek daha güç ama oyunun genelinde, herkesi temizleyip ilerlemek pek kolay ve diğer oyunlardaki “ahlak” derecesi söz konusu olmadığından, milleti şişe dizerek ilerleyebiliyorsunuz.
Death of the Outsider’ın bir başka zayıf kalan özelliği de görevlerdeki çeşitlilik. Nerede Dishonored 2’nin mekanik evi, nerede buradaki sıradan görevler… Bu bazı kişilere pek güzel gelmeyecektir, oyunu monoton bulacaklardır fakat eğer oyunu Dishonored dünyasında geçen bir yan hikaye olarak değerlendirirseniz, bu konu çok da rahatsız etmiyor.
Hali hazırda Dishonored’ı çok sevdiğim için ben bu oyundan da büyük keyif aldım. Daha orijinal görevler, daha farklı düşmanlar ve oyun dinamikleriyle elbette daha iyi bir oyun olabilirmiş ama bu hali de son derece tatmin edici. Özellikle Dishonored’la aranız iyiyse, kesinlikle kaçırmayın.