Anthem - Oyun İncelemesi
Bildiğiniz üzere hep konuştuğumuz mevcut oyun türlerine bir çare bulamama durumumuz, her geçen gün yapımcıların yeni ve farklı fikirleriyle, kendilerine türler içerisinde ilginç yollar buluyor. Yani hemen her türlü yeni oyun, bir şekilde ait olduğu türe renk katmak için elinden geleni yapıyor. Bu durum kimi zaman çok sırıtıyor, kimi zaman da umut verici bir harekete dönüşüyor. İşte Anthem da yeniliklerle dolu bir oyun modelini beğenimize sunmak için kolları sıvamış bir yapım. Onu ilk olarak Haziran ayında gerçekleşen E3 fuarında gördük. Görür görmez de beğendik. Hani “öylesine” bir beğeni değildi bu. Anthem gerçekten de birçok yenilik vadediyor gibi gözüküyordu. Bizler de daha fazla dayanamadık, biz de kendisi hakkında bugüne kadar çıkan bilgiler ışığında size sahip olduğumuz tüm detayları vermek istedik. Sıkı tutunun, birazdan yüksek bir yerden iniş yapacağız...
E3’de yayınlanan oyun içi videoyu izlemediyseniz, bir an evvel bakın zira çok şey kaçırıyorsunuz! Bu demo esnasında oyunun sunacağı muazzam dünyayı harika bir şekilde deneyim edebiliyoruz. Anthem’da post apokaliptik bir dünyanın içerisinde oradan oraya koşturuyoruz. İnsanlar dünyanın farklı noktalarına yayılmış ve farklı şehirler kurmuşlar. Şehirlerin dışarısındaysa sadece ölüm kol geziyor dersem, sanıyorum çok da abartmış olmam. Neden mi? Çünkü şehirlerin dışarısında kalan dünyada hareket eden her şeyi yemek isteyen envai çeşit canavar var da ondan. Oyuncu olarak bizim rolümüzse Freelancer. Peki, Freelancer nedir? Şu ana kadar verilen bilgilere göre, insanlığın geleceğini korumak ve her türlü tehdide karşı savaşmak için toplanmış bir ekip. Hani biraz “Who ya gonna call? GhostBusters!” gibi bir durum söz konusu. Gözü pek savaşçılarımızın atılmayacağı macera yok!
Gelelim tüm bu maceraların geçtiği dünyanın detaylarına. Öncelikle oyunumuzun ortaya koyduğu görsellikten birazcık bahsetmek istiyorum. E3 tanıtımında Xbox One X teknolojisi ile 4K çözünürlükte ekrana yansıtılan demo, kesinlikle nefes kesici grafiklere sahipti. Hatta bu grafiklerin piyasaya çıktığı zaman gerçekten bu demo’daki kadar detaylı olacağından şüpheliyim. Kimilerinin sevdiği, kimilerinin de nefret ettiği Frostbite 3 grafik motoru üzerine kurulu olan oyunda, çevre detayları en ince ayrıntısına kadar işlenmiş. Hava olayları zaten dudak uçuklatacak cinsten. Yetmezmiş gibi karakter animasyonları da zirve yapmış diyebilirim. Işıklandırma ve efektler de cabası! Yani eğer Anthem E3 fuarında gözler önüne serildiği şekilde bir grafik teknolojisi ile evlerimize konuk olacaksa, sanıyorum 2018’in en kaliteli grafiklerine sahip ilk üç oyunundan birisi olacaktır diyebilirim.
Anthem büyük ölçüde bir aksiyon oyunu. Hatta BioWare tarafından üretiliyor olmasına rağmen öyle görünüyor ki RPG teması düşündüğümüzden çok daha az gözlemlenecek. EA’nin CEO koltuğunda oturan Andrew Wilson’un bir süre önce yaptığı bir açıklamasındaki şu sözler dikkat çekti; “Şahsına münhasır bir dünyada, tamamen yeni konseptlerin, yeni oyun mekaniklerinin ve yeni hikayelerin olduğu yepyeni bir sayfa açacağız. Anthem, insanların aksiyon türü hakkındaki genel geçer düşüncelerini kökten değiştirecek. Bu yeni oyun yapısı sayesinde Anthem’ın kısa sürede tüm dünyaya yayılacağını düşünüyorum.” Her ne kadar iddialı bir açıklama olsa da buradaki dikkat çeken nokta, Wilson’un hiçbir şekilde “RPG” kelimesini ağzına almayışı oldu. Bu da beni bir hayli düşündürdü. Gerçekten de BioWare, RPG’nin hakim olmadığı bir aksiyon oyunu mu üretecek? Bu sorunun an itibariyle bir cevabı olmasa da oyun hakkındaki diğer bilgilere baktığımız zaman birçok RPG elementinin Anthem’a eklendiğini görüyoruz. Bunların en başında Freelancer’larımızın kullandığı Javelin isimli exosuit’ler geliyor. Şu anda bildiğimiz iki adet exosuit var: Ranger ve Colossus. Ranger tam anlamıyla bir denge sınıfı ve menzilli saldırılarda yıkıcı güç olacak gibi. Colossus ise kocaman zırha sahip, bir nevi tank rolü. İşin güzel yanı, sınıfların bu belirgin özelliklerinin yanında, zırhlarını diledikleri gibi upgrade edebilmeleri. Zırhlarımıza taktığımız farklı silahlar sayesinde aynı sınıf ile bambaşka bir oyun deneyimi yaşamak işten bile değil. Tüm bu savaşın ortasında pek tabii silahlar devreye girecek. An itibariyle oyunda kaç adet silah olacağına dair bir bilgi bulunmuyor olsa da her silahın en az beş farklı özelliği bulunacağını biliyoruz. Ayrıca içerisine daldığımız görevlerden silah bulma ihtimalimiz de var.
Anthem kocaman bir dünya vadediyor. Bu dünya o kadar büyük olacak ki bir noktadan diğerine ancak uçarak gidebileceğiz. Uçma eylemini sadece yer üstünde değil, su altında da gerçekleştirebiliyor olmak gerçekten ince bir dokunuş olmuş. (Bayağı penguen gibiyiz lol.) Bilindiği kadarı ile oyunda bolca görev olacak. Şimdilik senaryoya dair net bir bilgi bulunmasa da içerisinde bolca görev alabileceğimiz ana bir şehir mantığı olacağı biliniyor. Aranıp bulunacak birçok farklı unutulmuş obje ve tamamlanacak bolca yan görev olduğunu düşününce, Anthem’ın bahsedildiği gibi devasa bir haritası olması pek tabii mümkün. İşte, insan yine de görmeden bir şey diyemiyor... Dünya büyük ve üstündeki tehditler de bir o kadar bol. Bu sebepten tek başımıza etrafta koşturmaktan sıkıldığımız anda, oyunu co-op şekilde deneyim edebilir hale geliyoruz. Anthem’in co-op multiplayer desteği ile aynı anda dört kişilik partiler kurmak mümkün. Henüz tüm sınıflar hakkında bilgimiz olmadığı için bu partileme işinin ne gibi dinamikleri olacağını da bilemiyoruz ama aksiyon dolu bir oyunu dört kişi deneyim edebilecek olmak önemli bir detay.
